Köşemden Alıntı
Merhaba arkadaşlar, yıllar önce bir gece küçük bir kağıda yazdığım yazımı sizinle paylaşmak istedim. Umarım hoşunuza gider.
“Tam acıyı hissederken yazmalı insan, kimseler yokken.Mesela bir annenin, çocuğu için çare ararken bir anda çaresizlikle çocuğuna sesini yükseltip içinin yandığı o an.
Düşünmeyenler, düşünenlere ne kadar zarar verdiklerini düşünmedikleri için asla anlayamadılar.Düşünenler, yüreğinin kaldırabildiği kadar, düşünmeyenlerin alenen sebep olduklarına katlanıp çare arayacak; hem de anneleri yanında yokken.
“Ölüm” geldi. Düşünenler kayboldu. İşte duyduğun gerçek. Düşünmeyenler inanmadılar, çünkü illa o tabuta girmesi gerekir insanın. Tutundukları dalları birer birer kestiğinde, öldürmüş olmuyorlar insanı.Gece, hem en sevdiğim hem de beni darmadağın eden bir şey düşünmekten. Yıldım düşünmekten.
Çocuklar unuttu üşüdüğü anları, korkularını, çocuklar düşünmeyi unuttu büyüdükçe. Düşünenler uzakta, dalıp gittiler başka acılara. Belki de kaldıramadılar.
Kızdığımız insanlar büyüttü bizi. O kadar kızdırdılar ki çaresizce erken büyüdük. Omuzlardaki acı iki katına çıktı. Erken büyüyenler, erkenden öldüler. Tam da pencereden bakarken, karanlıkta korkarken dalıp gittikleri o karanlıkta, hem de anneleri yanında yokken.“
Bu yazı, düşünenlere gelsin o zaman…
“Düşünmek” kelimesi, Türkçe’nin derin ve eski kökenlerinden gelen bir fiildir. Kökeni, Eski Türkçede “tüşün-” fiiline dayanır. Bu fiil, “akıl yürütmek”, “düşlemek”, “tasarlamak” gibi anlamlar taşırdı. Zamanla, Türkçede “düşünmek” halini alarak, sadece zihinsel bir süreçten ibaret olmaktan çıkmış, insan ruhunun en derin sorgulamalarını, acılarını ve sevinçlerini kapsayan geniş bir anlam kazanmıştır.
Düşünmek, insanın yalnızca zihnini değil, kalbini de içine alan bir eylem oldu. Kimi zaman derin bir acının ortasında, kimi zaman umutla dolu bir gecede ortaya çıkar. Düşünmek, insana ait en insani özelliklerden biri. Kimi için bir kurtuluş, kimi için ise dayanılmaz bir yük.